FLAŞ HABER:
Ana Sayfa Gülbin DAL 28 Haziran 2021 509 Görüntüleme

Kadın Mücadelesinin Dönemi Yoktur -2-

Kadın Mücadelesinin Dönemi Yoktur -2-

         Uzun yıllar savaşlara maruz kalan halkımız yorgun, yoksul, acılı, bitap ve çaresizdi. Erkeklerin cephede savaşarak mücadele etmelerinin yanında, kadınlar cephe gerisinde hemşire olarak çalıştılar. Köylerinde yaşlılara ve çocuklara baktılar. Kıt imkânlarla önlerine yemek koydular, ekmekleri için tarlada çalıştılar. Kaybettiği babasının, eşinin, evladının acısını bile tam yaşayamamışlardı. Çünkü ailesini, ayakta tutmak, dirayetli olmak zorundaydılar.

         Ve kadınlarımız yeri geldi silah kuşanıp cepheye savaşmaya gittiler. I. Dünya Savaşından sonra, ülkemiz Milli Mücadele dönemine girdi. 1922 – 1923 yıllarında Cumhuriyetin kurulacağı söylentileri Kadınlarda başka bir heyecan yaratmıştı. Kadınlar hakları açısından çok şey istiyorlardı. Zorlu yaşam koşullarından geçen kadınlar buna hazırdı.

Peki ya erkekler?

1 Nisan 1923 ‘de Türkiye Büyük Millet Meclisi yenilendi. 18 yaşını geçen her erkek vatandaş seçmen ve Milletvekili olabiliyordu. Ancak kadınların oy vermesinin söz konusu bile olamayacağı ortaya çıktı. Çünkü kadınlar askerlik yapmıyordu. Bu nedenle oy veremeyecekleri gündeme geldi.

Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi Bey Gazi Meclis’te söz aldı.

– “Kadınlara da oy hakkı tanınmalı” dedi.

Meclisteki tüm milletvekilleri sıra kapaklarına vurarak bu söylemi protesto ettiler. Kadınlar haklarını savunmak ve statülerini yükseltmek için 15 Haziran 1923’de Nezihe Muhiddin öncülüğünde, Kadınlar Halk Fırkasını kurdular. Türkiye’nin ilk Kadınlar partisiydi.

Nezihe Muhiddin ve arkadaşları, toplumsal, siyasal ve iktisadi gelişimlerini sağlamak için Fırkanın tüzük ve programını belirlediler. Tüzük ve program Vakit Gazetesinde yayınlandı. Gerektiğinde, kadınların askerlik hizmetini de yapacakları, tüzük de belirtilmişti. Çünkü bazı muhafazakâr erkekler, askerlik yapmayan kadınların oy da veremeyeceklerini belirtmişlerdi. Kadınlar Halk Fırkası kuruluşu için belgeler Vilayete teslim edilmişti. Kısa bir süre sonra cevap geldi. Fırka tehir edilmişti. Bu durum kadınlar içerisinde umutsuzluğa sebep oldu. Ancak Kadınlar çalışmaktan vazgeçmediler. Kuruluş talebini tekrar vermek için bir süre beklediler.

29 Ekim 1923’de Cumhuriyetin kurulması ile kadınlar heyecanlandı. Beklentileri çok yüksekti. İşte bu Kadın Hareketi erkekleri ve otoriteyi korkutuyordu. Tüzükte bazı değişikler yaparak parti kurma talebi tekrar yenilendi. Ancak, Kadınlar Halk Fırkası resmi talebi sekiz ay sonra reddedildi. Bu sebepten dolayı, parti yerine, ‘Türk Kadınlar Birliği’ Derneği kuruldu.

Dernek kısa zamanda 15 şehirde şube açtı. 600 kadın üye kaydı yapıldı. 1925 yılında henüz kadınların siyasal haklarının tanınmamış olmasına rağmen Türk Kadınlar Birliği tarafından Nezihe Muhiddin, Halide Edip ile birlikte milletvekilliği için aday gösterilmişti. Amaç, seçimler sırasında konuyu gündeme getirerek kamuoyunu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni kadınlara oy verme hakkı için etkilemekti fakat adaylıkları kanunlar gereği reddedildi.

Kadınların milletvekilliği adaylığı kabul edilmediği için, feminist bir erkek aday Kadınlar Birliğinin adayı oldu. Avukat Kenan Bey’in bu adaylığı alay konusu olunca, Kenan Bey adaylıktan vazgeçti. Kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle tanındı. Kadınlar ülkemizde siyasal haklarını ilk kez 1930 yılındaki belediye seçimlerinde kullandılar.

1933’de Köy ihtiyar heyetine, 5 Aralık 1934 ise Türkiye Büyük Millet Meclisine Kadınların Seçme ve Seçilme Hakkı tanındı.

         TANINDI! Veya HAKLARI VERİLDİ

İfadesi kullanılırken ki yüzlerce tarih kitaplarında bu şekilde ifade edilir. Nezihe Muhiddin ve yol arkadaşlarının mücadelesini yok saymak, hafife almak anlamına gelir. Kadınlar bu hakları mücadeleleri ile aldılar, hak ettiler. Her dönemde, her şartta Kadın Mücadelesi hep vardı. Var olmaya da devam edecek. Ancak bu mücadeleyi görünmez kılan, değersizleştiren, hakları için cesurca mücadele eden kadınları yok sayan, söke söke elde edilmiş tüm bu hakları lütufmuş gibi göstermeye çalışan, ciddi bir Erkek Mücadelesi de var. Çok üzücüdür ki, var olmaya devam edecek.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan on yıl sonra kadınlar için bu kanunların çıkmasını, geç kalınmış bir zaman olarak değerlendiriyorum. Şunu da çok iyi biliyorum ki,

‘Bir şey engellenince kolay kolay geriye dönülmüyor’.

Mevcut meclisimizde kadınların temsili yet oranı yüzde 17,1 iken, biz Kadınların daha yapacak çok işi var. Nezihe Muhiddin, Halide Edip, Fatma Aliye, Nakiye Elgün hanımefendileri saygı ve minnet ile anıyorum. Tüm bu kadınların emeklerini, cesaretlerini, bilgi birikimlerini, zekâlarını, yenilikçi düşüncelerini ve meydan okumalarını takdir ediyorum. Bu kıymetli kadınlarımızın ve başka kadınlarımızın mücadeleleri bizlere hep ışık tutmaya devam edecek. Yazımı Atamızın kadınlar için yazdığı bir sözle tamamlayalım.

“Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur”.

Mustafa Kemal ATATÜRK

Anlayana. Siyasi partilere, kurum ve kuruluşlara, her alandaki çalışma listelerini kadınlarla eşit yapmaları gereken tüm yetkililere ithaf olunur…

 

Gülbin DAL

Tarsus İnternet Gazetecileri

KADININ SESİ Koordinatörü