TARSUS EĞİTİM-İŞ Şube Başkanı Yusuf KARAMIK’ın 5 EKİM BASIN AÇIKLAMASI
5 EKİM`LERİ BAYRAM KILINCAYA DEK!
Bugün 5 Ekim Dünya Öğretmenler günü ama ne yazık ki Türkiye’deki eğitim emekçileri olarak bugün içimizde bayram coşkusundan çok burukluk var.
Oysa bugün, dünyanın en kutsal mesleklerinden olan öğretmenlik için tarihi kazanımların yıl dönümü.
Bilindiği üzere; 5 Ekim 1966’da uluslararası öğretmen meslek örgütleri ile ILO ve UNESCO tarafından düzenlenen toplantıda, öğretmenlerin toplumsal statüsü ve haklarına yönelik çok önemli kriterlerin belirlenmesiyle ve tüm ülkeleri bağlayan ‘Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararları alınmıştır. Söz konusu “Tavsiye Kararları”, öğretmenlerin sadece mesleki hakları ve çalışma koşulları değil, toplumdaki yeri ve toplumların daha üst medeniyet seviyelerine gelmesi konusundaki kıymetlerinin de altının çizilmesi ve uluslararası bir toplu iş sözleşmesi anlamı taşıması açısından büyük önem arz etmektedir. Bu belgeye Türkiye imza atmış bulunsa da maddelerin neredeyse hiçbirinin uygulanmaması nedeniyle 5 Ekim, ülkemizde bir kutlamanın değil, hak aramanın günü haline gelmiştir.
Türkiye’de öğretmenler, dünyadaki birçok ülkedeki meslektaşlarından daha ağır sömürü koşulları altında çalışmaktadır. Dünyada Başöğretmen sıfatı taşıyan tek liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye’de öğretmenler için tablo şöyledir:
– Türkiye’de artan yoksulluğun en çok vurduğu kesimlerden biri öğretmenlerdir. Maaşına trajikomik zamlar yapılan öğretmenin alım gücü, gerçek enflasyon karşısında yıldan yıla erimiştir. OECD’nin 2019 yılı verilerine göre Türkiye’deki öğretmenler ortalama olarak yıllık 25.955 dolar ücret almaktadır (maaş ve ek ders birlikte hesaplanmıştır). Bu tutar brüttür. Buna karşın Almanya’da ilkokul öğretmeni ortalama 60.507 dolar, ortaokul öğretmeni ortalama 67.163 dolar, lise öğretmeni ortalama 70.749 dolar almaktadır. Yine İspanya’da okul öncesi öğretmeni ortalama 40.813 dolar, ilkokul öğretmeni ortalama 40.813 dolar, ortaokul öğretmeni ortalama 45.509 dolar, lise öğretmeni ortalama 45.509 dolar almaktadır. Daha dolar kurunun Türkiye ekonomisini ezmediği 2019’dan kalan bu rakamlar, şu anda öğretmenlerimizin dünyadaki meslektaşlarına göre alım gücü açısından ne kadar kötü halde olduğunu göstermektedir. Türkiye’de kart ve kredi borcuna gömülü olmayan öğretmen, neredeyse yoktur. Zaten geliri çok az olan öğretmenlerin maaşını, “eğitimin en büyük yükü” olarak tanımlayan zihniyet, pandemi döneminde eğitimcinin cüzi ek gelirlerine dahi göz dikmiştir. Pandemi sürecinde okulların hiçbir önlem alınmadan bir açılıp bir kapandığı dönemde mesai kavramı da öğretmenler için anlamını yitirmiş, günün tümünü gasp edebilir hale gelmiştir. Önlem almadan öğretmenleri okullara gönderenler, gönüllü yapılması gereken pandemiyle mücadeleye ilişkin faaliyetlerle ilgili öğretmenleri görevlendirenler 200’e yakın meslektaşımızın canından olmasına yol açmıştır. Yakın dönemde yaşanan bu durum, öğretmenlerin sadece emeğinin değil, canının da önemsenmediğini herkese göstermiştir.
– Türkiye’de öğretmenler, güvencesiz çalışma konusunda da dünya ülkeleri açısından ibretliktir. Kadrolu çalışma, güvenceli istihdam bir hak olduğu halde öğretmenlerimiz ücretli, sözleşmeli, kadrolu diye farklı kategorilere ayrılarak sömürülmektedir.
– Öğretmenlik yapma arzusuyla koca bir tahsil hayatı, birçok zor sınavı geride bırakan yüzlerce bin eğitimci adayı, mesleğine kavuşamamaktadır. Atanamayan öğretmenler ordusu yeni mezunlarla birlikte 1 milyona yaklaşacaktır. Sayıştay’ın son raporu, 138 bin 393 öğretmen açığı var derken ve pandemi nedeniyle seyreltilen sınıflar sebebiyle bu açık daha da büyüyecekken, hala 15 bin atama müjde olarak sunulmaktadır.
– Atanan öğretmenler de farklı haksız uygulamalarla karşı karşıyadır. Yandaş yöneticiler tarafından haksız disiplin cezaları, akla aykırı soruşturmalar, hukuksuz sürgünler, öğretmenlerin başında bir sopa gibi gezdirilmektedir.
– Öğretmenlerin sadece hak ve koşulları erimemiştir, meslek itibarları da saldırı altındadır. Ülkeyi yönetenlerin öğretmeni hakir gören tavrı, devletin çeşitli yönetici kademelerine liyakatsizce yerleştirilen yöneticiler tarafından sürdürülmektedir. Valiler, kaymakamlar, İl Eğitim Müdürleri için öğretmen azarlama hadsizliği adeta bir rutin haline gelmiştir.
– Öğretmenlerin yönetici olma umudu da 20 yıldır ülkeye hakim olan adaletsiz sistem tarafından yok edilmiştir. Okul yöneticilerinin yüzde 80’inden fazlasının yandaş sendikaya üye olanlar arasından seçilmiş olması, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine yapılan atamaların büyük çoğunluğunun uygunsuz olduğunun Sayıştay’ın son raporuyla da ispatlanmış olması öğretmenlerin yönetici olma konusunda umut besleyememesinin temel nedenidir.
Eğitim emekçilerini kuşatan bu olumsuzluklar listesi, ne yazık ki kolaylıkla uzatılabilir. Bizleri bu olumsuz tablodan kurtaracak, öğretmenlik mesleğini bu topraklarda tekrar hak ettiği yere yükseltecek, eğitim emekçisini insanca yaşayabilir koşullara kavuşturacak olan kuşkusuz kararlı emek mücadelesi olacaktır.
Eğitim-İş olarak tüm eğitim emekçilerinin 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü bu bilinçle kutluyor, mücadelemizin 5 Ekimleri bayram yapana kadar süreceğinin altını çiziyoruz.
YUNUS KARAMIK
TARSUS EĞİTİM-İŞ ŞUBE BAŞKANI