Tarsus’un KIZILMURAD MAHALLESİ- 2
ŞAHMARAN SOKAK
Kızılmurad Mahallesi Şahmaran Sokağı, Makam Caddesi tarafından girildiğinde sağda Eski Hamam (Şahmaran Hamamı), solda ise Vakıflar İşhanı arasından Kızılmurad Mahallesi içlerine kadar uzanan Tarsus’un çok eskilerden bugünlere kadar gelen sokağıdır.
Şahmaran Sokak, Berdan Nehri (Kydnos)’un şehir merkezinden akan antik çağdaki su yatağının parelelinde uzanır.
Bizim çocukluğumuzda, eski su yatağından akan ırmak, Makam semtine doğru akar, Şahmaran Hamamı ile Yeloğlu Hanı arasından geçerek, Meydan Kahvesi’nin oradan yer altına iner, Makam Cami’nin arkasından çıkarak, Yeni Hamamın arkasından geçip Şehit Kerim Mahallesine doğru akardı. Yaklaşık 20 yıl önce bu su yatağı zamanın belediyesinin Alman Bankalarından çekilen kredi ile yeraltında büyük su borularının içine alınarak üzeri kapatıldı, yolun altında kaldı. Türkiye’de birçok çağdaş yerel yönetime sahip belediyeler yapay suyolları yaparken, Tarsus’un Jüstinyen zamanında inşa edilmiş suyolları ne yazık ki yer altına alınmıştır. Eski zamanlarda, Şahmaran Sokak, Eski Saray tarafına ulaşımı sağlayan sokaktı. O tarihlerde Ali Menteşoğlu Bulvarı yoktu. Tarsus’ta vefat edenler, Ulu Cami’de namazı kılındıktan sonra omuzlarda bu sokaktan geçilerek Şehir Mezarlığı’na doğru götürülürlerdi.
Eski Hamam (Şahmaran Hamamı, Şahmaran Sokağın başında sağda bulunan, Softa Mahmut Paşa Vakfı’na aittir. Şahmaran Hamamı, Yeni Hamam ile birlikte Ramazanoğlu Beyliği döneminden beri Tarsus’un çarşı hamamlarıdır. O dönemde yapılmışlardır. Şahmaran Hamamı (Eski Hamam), Tarsus’ta Yılanlar Şahı Şahmaran’ın öldürüldüğü hamam olarak bilinir ve Tarsuslular bu efsaneye inanırlar. Hatta Şahmaran’ın kanının hamamın duvarlarında ve zemininde durduğunu kabul ederler. Şimdiki Daniyel Peygamber’in bulunduğu yerdeki caminin zemininde de kan lekeleri vardı, eskiden ilkokul öğrencileri Tarsus’un tarihini öğrenmek için öğretmenleri tarafından gezdirilirken, mekânın zeminindeki, yerdeki kan lekelerinin Şahmaran’ın kan lekeleri olduğuna inanıldığını anlatırlardı…
Şahmaran Hamamının karşısında bulunan Vakıflar İş Hanı 1960 yılı başlarında hizmete açılmıştır. Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yaptırılmıştır. Vakıflar İş Hanı yapılmadan önce burada Saray Hanı bulunuyordu. Bu Han Tarsus merkezinde bulunan 20’ye yakın Hanın en önemlilerinden biriydi. Zemin katı tamamen kireç taşından yapılmıştı. Duvarları kemerliydi. Otel olarak hizmet veren üst kat ise; dolma tekniğiyle (Karkas) yapılmıştı. Mimari bakımından diğer hanlardan daha nitelikliydi. Uzun zaman Kuvayı Milliyeci Berdan Müfrezesi Komutanı Esat Erdiş tarafından çalıştırıldı. Benim çocukluk yıllarımda Han içinde çeşitli esnaflar hizmet veriyordu. Yine Köylüler hayvanlarıyla, arabalarıyla burada barınırlardı. Ancak, otel hizmeti verilmez olmuştu. Vakıflar İş Hanı temel kazıları sırasında antik arkeolojik buluntular çıkmasına rağmen, her zaman olduğu gibi ivedilikle temel atılıp, bina tamamlanmıştı. Vakıflar İş Hanı yerinde eski bir saray kalıntısı bulunduğu, ancak görmezden gelindiği söylenir. Zaten Hanın ismi de bu saraydan geldiği düşünülür. Eskiden Saray Hanı arkasında, bir başka Han olan Kalaycı Rıza Hanı bulunuyormuş. Daha çok bu Handa kalaycı esnafı çalışırmış. Ben bu Hanı anımsamıyorum. Bu Hanın yerine daha sonra Kent Sineması yapıldı. Yıllarca hizmet veren Kışlık Kent Sinema Salonu, daha sonraki yıllarda sinemaların birer birer kapanmasıyla, faaliyetini bitirdi. Yerine Kent Düğün Salonu açıldı. Halen Tarsus’a düğün Salonu olarak hizmet vermeyi sürdürüyor. Anlattığım yerleşim yerinde, Osmanlı zamanında KÜLLİYE denilen, hanların, hamamların, medreselerin olduğu bir mekân inşa edildiğinden aynı yerleşim yeri tarih boyunca böylelikle değişime uğramıştır. Daha eski tarihte zamanla yıkılarak yok olan Tarsus Kalesinin bir tarafı da bu yerleşimi tarihi süreçte içine alıyordu.
Daha sonra Tarsus Tarihinden gelen Saray kelimesini 1960’lardan 1990’ların sonuna kadar Tarsus’un yerlisi iki arkadaş Makam Caddesinin Tarsus Şelalesine giden yol üzerinde yine yer altına alınan Jüstinyen Su yatağı kenarında, şimdiki Erkek Yurdu yerinde adına “SARAY SİNEMASI” dedikleri mekânı açıp işletmişlerdir. Bu mekânın ön kısmında işletilen kahvehanede ise Horoz dövüştürülürdü. Adını yukarıda anlattığım yüzyıllar önce Tarsus’ta inşa edilen ESKİ SARAY adından alır. Tarsus’un merkezi yerleşim yeri devletler değişse de hep aynı şehir üstüne kurulduğundan, dilden anlatılan eski isimler gündemde kalmayı başarmıştır. Yine hemen yanında Barbaros Hayrettin Lisesi bahçesinde eski Ortaokul yıkılıp Lise binası yapılırken 1986-87’de bulunan antik şehirin devamından esinlenerek düşündüğümde; o tarihlerde Tarsus’un anlattığım bu yerleşim yerinin ve çevresinin bir Sarayın içi olduğu kanıtlanmaktadır. Zira Doğu Roma İmparatoru Jüstinyen’in yaşadığı mekânlar olduğu tarihi birçok bina, kilise, hamamlar, eşya, yer mozaiği, lahitler vb. mekânlarla dünya tarihinde de antik şehir olduğu tescillenmiştir.
Şahmaran Sokağı anlatmaya devam ettiğimizde; Kent Düğün Salonu’nun bitişiğinde ise, bir ara Müftülük Binası, bir müddet de resmi Kuran Kursu olarak hizmet veren “Kütüphane Mescidi Binası” bulunmaktadır. Bu bina, Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restore edilmiştir. Halen boştur. Kütüphane Mescidi köşede olup, buradan Hükümet Konağı tarafına çıkan sokak üzerinde solda ise, Butik Otel olarak faaliyet gösteren “Burhanoğlu Konağı Butik Otel” bulunmaktadır.
Burhanoğlu Butik Oteli binası, Tarsus eşrafından Burhan Zadelerden Hacı Gaffur Efendi tarafından yaptırılmıştır. Aile uzun zaman bu binada oturmuştur. Hacı Gaffur Efendi’nin kızı Besime Hanım, Hacı Gaffur Efendi’nin yiğeni Burhan Kemal Bey ile evlendi. Bu konakta oturdular. Burhan Kemal Bey, Tarsus Adliyesi Başkâtibi olarak görev yaptı. Aynı zamanda Müdafai Hukuk Cemiyeti Üyeliği, keza Tarsus Belediyesi Meclis üyeliği de yapan Tarsus’un tanınan insanlarındandı. Tarsus’ta tarihi konakların en ilginç olanlarındandır. İlginçliği, Ahşap Cumbasından gelir. Tarsus’ta halk dilinde “Soğan Cumbalı” konak olarak bilinir. Bina, Besime Hanım Konağı, ya da Sungurlar Konağı olarak da adlandırılır. Fransız işgali sırasında, aile Nisan 1920’de kaç kaç’ta Namrun’a gidince, boşalan konağı Fransız Askerleri garnizon binası olarak kullanmışlardır. Yakın tarihte, binanın eskimesi ve dökülmesi nedeniyle boşaltılmışken, aile tarafından Tarsus Belediyesi’ne bağışlanmıştır. Tarsus Belediyesi, binayı restore ettirerek butik otel olarak faaliyete geçirmiş, bilahare de arsa takası yoluyla, Zorbaz Otel’in sahibi olan Zorbaz Vakfı’na devretmiştir.
Zorbaz Vakfı, butik oteli müstecir marifetiyle çalıştırmaktadır. Butik Otelin yanında bulunan oto parkın karşısında, Tarsus Hükümet Konağı’nın arkasındaki yarısı yıkılan bina, 1951 yılında Tarsus Belediye Başkanı olan Av. Kemal Homurlu’nun babası hırdavatçı Fahri Homurlu’ya aittir. Uzun zaman boş ve bakımsız kalan binanın yarısı kendiliğinden çökmüştür. Yarısı ayaktadır. Yıllardır bu şekilde durmaktadır. Bu mahallede çöken tarihi evlerle ilgili olarak, ne Kültür ve Turizm Bakanlığı, ne de yerel yönetimler ilgilenmemektedir. Bu binanın önünden mahalle içine doğru gidildiğinde, Kızılmurad Mahallesi’ne yıllarca muhtar olarak hizmet eden, Vakıflar İş Hanı içinde şekercilik yapan İkizdoğanlar Ailesinin evi bulunur. Altındaki dükkânda ailenin son muhtarı Mustafa İkizdoğan babasından sonra devraldığı Kızılmurad Mahallesi muhtarlığını yapıyordu. Ancak geçtiğimiz yıl maalesef vefat etti.
Burhanoğlu Butik Otelinden Şahmaran Sokağa giderken solda iki katlı, büyük tarihi taş bina Kozacıoğlu Ailesine aittir. Şahmaran Sokak üzerinde mahalle içine doğru gidildiğinde, sola açılan sokak 52. Sokaktır. Sokağın başında köşede iki katlı taş bina göze çarpar. Bu bina Tarsus’ta Mistilliler’in Konağı olarak bilinir. Konağın sahibi Mistilliler’den Mustafa Efendi (Mirici)’dir. Son yıllarda binada kızı Ayşe Mirici yalnız oturmuştur. Ayşe Mirici, Tarsus’ta yardımsever bir insan olarak öne çıkar. Mistilli’nin Konağı, yığma taş ile inşa edilmiştir. Kentsel Sit alanı içinde olup, korunması gereken tescilli tarihi evlerden biridir. Tamamen taştan yapılması, diğer tarihi evlerden bu konağı ayırır. Fransız işgali yıllarında, konakta Fransız Komutan oturmuştur. Konak, Tarsus’ta en iyi korunan ev ödülünü almıştır. Ancak, halen 52. Sokağa açılan dış kapısı etrafında taş duvarlarında çatlaklar oluşmuştur. Konağın restore edilmesi gerekmektedir. Ayşe Mirici Hanım, ailesine ait tescilli konağı “Ayşe Mirici Etnoğrafya Müzesi “ yapılması koşuluyla Kültür ve Turizm Bakanlığı’na eşyalarıyla birlikte bağışladı. Evin eşyalarının da çok kıymetli olduğu biliniyor. Ayşe Mirici yıllar önce vefat etti. Ancak, hala tarihi Konak’a el atılmadı. Ne restorasyon yapıldı. Ne de Ayşe Hanım’ın vasiyetnamesine ve iradesine saygı gösterildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, anlaşılıyor ki konağa ödenek ayırmak istemiyor. Bu konağı bir turizm şirketinin gerekli restorasyonu yapıp, müze haline getirerek çalıştırması için ihaleye çıkıyor. Ancak, ihalede bu işi üstlenen olmuyor.
Dileğimiz, Mersin Büyük Şehir Belediye Başkanımız Vahap Seçer, bu konağı Kültür ve Turizm Bakanlığından alır, gerekli restorasyonu ve düzenlemeyi yaparak, “Ayşe Mirici Etnoğrafya Müzesi”’ni açar. Bu suretle Tarsus’a servetini harcamış, birkaç okul yaptırmış, her kuruma destek vermiş bu değerli hemşerimizim iradesine, vasiyetine saygı gösterilmiş, bir önemli tescilli tarihi konağımızı ayağa kaldırmış, Tarsus’a da bulunmayan bir Etnografya Müzesi armağan etmiş olur. Kentler Müzelerle değer kazanır.
- Sokak içinde Mistilli’nin Konağını geçince solda halen “Osmanlı Marko Paşa Butik Otel” faaliyette bulunmaktadır. Butik Otel yapılan tarihi konak, Tarsus Alifakı Köyünden Yakup Koçoğlu’na aitti. Yakup Koçoğlu varlıklı bir çiftçi olup, 18 Mart 1923 tarihinde Tarsus’ta misafir olarak bulunan Atatürk ve eşi Latife Hanım’ı öğle yemeğine davet eden kişidir. Atatürk, eşi Latife Hanım ve beraberlerinde olan heyet öğle yemeğinde Yakup Koçoğlu’nun davetlisi olarak Tarsuslu Çiftçiler ile birlikte olmuştu.
Bu binanın karşısında, babamın amcası Kendirci Tahir Efendi ( Homurlu )’nun evi bulunuyordu. Şahmaran sokak üzerinde Kuzey yönüne gidildiğinde, solda bulunan sokak üzerinde dedem Kendirci Hacı Osman Efendi’nin ilk evi bulunmaktadır. Bu tescilli Tarsus Evi halen ayaktadır. Yani, babam ve ailesi Kızılmurad Mahallesi’ndendir. Dolayısıyla ben de Kızılmurad Mahallesi nüfusuna kayıtlıyım. Osman Homurlu dedemin evinin bitişiğinde ise, Selçuk Ramazanoğlu’na ait Konak bulunmaktadır. Selçuk Ramazanoğlu Konağı da, diğer tarihi evlerimiz gibi zamanın acımasızlığına direnmektedir. Bu tescilli yapı, Tarsus’un diğer tarihi evlerinden çok farklıdır. Değişik bir proje uygulanarak inşa edilmiştir. Bu sebeple korunması, restorasyonu gerekmektedir.
Şahmaran Sokak’tan yine kuzeye gidildiğinde, Sağ köşede, yüksek duvarları olan bir konak kalıntısı ilk bakışta göze çarpar. Bu tarihi yapı Tarsus’un eşrafından Müftüzade Sadık ( Eliyeşil) Paşa’ya aittir. Sadık Paşa, Tarsus Müftüsü Ahmet Hilmi Efendi’nin oğludur.1902 yılında Tarsus Belediye Başkanı olmuştur. Osmanlı döneminde Milletvekilliği de yapmıştır. Burada kalıntısı olan tarihi taş bina, Sadık Paşa’nın şoförünün arabaya benzin koyması sırasında ateş alarak yangın çıkması sonucu tamamen yanmıştır. Halen ayakta olan Şahmaran Sokağa bakan taraftaki evin yüksek taş duvarlarını çocukluğumdan da anımsıyorum. Sadık Paşa, evinin yanmasından sonra Amerikan Koleji karşısında bulunan şimdiki Sadık Paşa Konağını satın almıştır.
Sadık Paşa’nın yanan evinin bitişiğinde ise, Sadık Paşa’nın eniştesi Hacı Beyzade Ziya Bey’e ait iki katlı tescilli Tarsus Tarihi Evi bugün de ayaktadır. Hacı Beyzade Ziya Bey, Kuvay-ı Milliyeci olup, eski C.H.P Tarsus İlçe Başkanlığını uzunca bir süre yürütmüştür. Hacı Beyzade Ziya Bey’in konağına Tarsus’ ta “İdare Reislerinin Konağı” adı verilir. Hacı Beyzade Ziya Bey’ in konağında, kendisinden sonra oğlu Muaffak Ziya Uygur ailesiyle oturmuştur. Muaffak Ziya Uygur, 1927 yılında Tarsus Belediye Başkanı olmuştur. Cumhuriyet döneminin ilk belediye başkanıdır ve çok uzun yıllar belediye başkanlığı yapmıştır. Tarsus için çok önemli hizmetlerde bulunmuştur. İstasyon ve Park Caddesini açmıştır. 1933 yılında, Cumhuriyet’ in 10. Yılında, Şar Sinema ve Tiyatrosunu yaptırmış, İtfaiye Gözetleme Kulesini inşa etmiş, Tarsus Şehir Mezarlığını kurarak, diğer mezarlıkları taşımış, Yılancı mezarlığı yerine “ Cumhuriyet Alanı”’nı yapmıştır. Tarsus Parkı’nı yaparak hizmete açmış, İlk defa veteriner istihdam ederek, modern bir mezbahanenin açılışını yapmıştır. Ne acıdır ki, daha sonra Şar Sinemasını zamanın belediyesi iş hanları yapmak için yıkmıştır. Şehir Mezarlığında Ailesine bir yer dahi ayrılmamıştır…
Hacı Beyzade Ziya Bey’in konağında daha sonra ise, Belediye Başkanımızın oğlu Turan Uygur ailesiyle oturmuştur. Turhan Uygur Bey, ikiz kardeşi Orhan Uygur ile birlikte Amerikan Kolejini bitirmişler. Turhan Uygur, bir müddet Ankara Dil Tarih Coğrafya fakültesinde öğrenim görmüş, ancak bitirmeden Tarsus’a dönerek babasından kalan arazide çiftçilik yapmıştır. Ancak, sıradan bir çiftçi olmamış, Amerika’da 8 ay kalarak, tarım işletmeleri ve çiftliklerde inceleme yapmış, gelirken orada elde ettiği bilgi ve modern tarım tekniklerini Tarsus’a getirmiştir. Tarsus Ziraat Odasında görev alarak, bilgilerini Tarsuslu çiftçilere aktarmıştır. Tarsus’ ta ilk defa Tatlı greyfurt denen oroblancoyu üretmiş, Amerika’dan özel bir cins domatesi getirerek hem üretmiş, hem de tanıtmıştır. Turhan Uygur Bey, babası Belediye Başkanımız Muaffak Uygur Bey gibi, kentine borcunu ödeyenlerdendir. Vatansever, Cumhuriyetçi, Atatürkçü büyüğümüzü maalesef yakın zamanda kaybettik ve kendisini babasının kurduğu Şehir Mezarlığının en son yerinde bir yer bularak defnettik.
Hacı Beyzade Ziya Bey Konağı (İdare Reislerinin Konağı)’nın karşısında çok büyük bir alanı kaplayan eski Çırçır Fabrikası binası bulunmaktadır. Bu bina Miralay Ahmet Bey Vakfı’na aittir. Boş olarak beklemektedir. İdare Reislerinin Konağı’nın bitişiğinde ise Tarsus’un usta terzilerinden Şahabettin Hatipoğlu’nun evi bulunmakta. Zemin katı taş, üst katı dolma tekniği (Karkas) ile inşa edilen Tarihi Tarsus Evi uzun zamandan beri boş olup, yıkılmamak için zamana direnmektedir.
Şahabettin Hatipoğlu’nun evinin bitişiğinde ve sırasında olan tarihi evler maalesef genel olarak yıkılmış olup, kalıntıları aynen durmaktadır. Köşe başına kadar büyük bir yıkıntı alanı görenleri üzer. Etrafına şerit çekilerek, zaman zaman Şahmaran Sokak trafiğe kapatılarak gelip geçenin zarar görmemesi için önlem alınmakta, hiçbir kurum bu evlerin ayağa kaldırılması gerektiğini düşünmemektedir.
Şahmaran Sokak burada 42. Sokak (Kemal Tursunbay Sokak) ile kesişmektedir. Sol köşede TARSADER’in de bulunduğu Badraslılar’ın Konağı bulunur. Badraslılar Konağının karşısında köşede, Tarsus’un eski büyük çiftçilerinden Hacı Fakı Ahmet Efendi’nin evi vardır. Gece Kulübü olarak faaliyet göstermektedir.
Kuzeye doğru gidildiğinde, solda Yaşar Demirci’nin evi, bitişiğinde babası Manifaturacı Hattat Yusuf’un Tarihi Konağı bulunmaktadır. Bu evde oğlu Özhan Demirci vefat edene kadar oturmuştur. Solda bulunan, önünde yol üzerinde gelip geçenin üzerine çökmesi halinde zarar görmemesini sağlamak üzere önlem alınan Tarsus Müftüsü Ahmet Hilmi Efendi’nin oğlu Hacı Hamza Efendi’nin bir bahçe içinde Tarihi Evi bulunmaktadır ve uzun zamandır boştur. Hacı Hamza Efendi, işgalde Adana Erkek Lisesi Müdürü olan, 1923 yılında Atatürk’ün aday gösterdiği ve Mersin Milletvekili, aynı zamanda Lozan Antlaşması heyetinde üye bulunan Niyazi Ramazanoğlu 1938’de Tarsus Belediye Başkanlığına getirilen ve Demokrat Parti döneminde ise Adana Milletvekilliği yapan Dr. Celal Ramazanoğlu’nun babasıdır.
Hacı Hamza Efendi’nin evinden sonra gelen çıkmaz sokak sonunda, Kemal Erkeç’in çalıştırdığı Mor Ötesi Kafe vardır. Yine Şahmaran Sokak üzerinde solda, Tarsus’ta şimdiki Okyay Helva Fabrikası karşısında, Tarsus Beyaz Çimento Fabrikası’nı kuran Mustafa Yetmen’in evi bulunmaktadır. Yetmenler’in evi karşısında ise, Niyazi Efendi Mescidi vardır. Niyazi Efendi Mescidi 2. Mahmut zamanında Sadrazamlık yapan Salih Paşa’nın eşi Aişe Sıddıka Hanım tarafından yaptırılmıştır. Halen mescit olarak hizmet etmektedir. Aişe Sıddıka Hanım, aynı yerde Medrese ve Kütüphane de yaptırmış olup, onların binaları ayakta değildir.
Kızılmurad Mahallesi, 37 ve 42 Sokaklar ile Şahmaran Sokak Tescilli tarihi Tarsus Evlerinin yoğun olarak bulunduğu sokaklarımızdır. 37. Sokak üzerinde Saint Paulus Kuyusu bulunmaktadır. 37. ve 42. Sokak Kültür Bakanlığınca sokak sağlıklılaştırılması başarılmış, tarihi evlerin dış restorasyonları yapılmıştır. Tarsus’a turlarla gelen vatandaşlarımız ve yabancı turistler mutlaka bu sokaklarda dolaştırılıyorlar ve Saint Paulus Kuyusunu ziyaret ediyorlar.
Şahmaran Sokak üzerinde bulunan yıkılmış tarihi evler hepimizi rahatsız ediyor. Gezginler de şehrimize geldiklerinde bu evlerin yıkılmasına neden seyirci kalındığını sorguluyorlar. Şahmaran Sokaktaki yıkılmış birkaç tarihi ev yıpranmış ancak, zamanın acımasızlığına direnen ve restorasyon bekleyen bir iki ev var. Bunların ele alınmasının bir yolunu bulmak lazım. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın tarihi evlerin restorasyonuna ödenek ayırmayacağı ön görülüyor. Zira anlattığım sokaklardaki eski Tarihi Tarsus Evlerini çok ilginçtir ki; hükümette görev yapanlar son yıllarda bir bir satın almaktalar. Bu iş yine yerel yönetimlerce ve halkımızın sesini yükselterek başarılabilir.
2007 yılı ve sonrasında Tarsuslu olan Mersin İl Kültür Müdürü Mehmet ÇALIŞKAN’ın Tarsus Basınından öğrencisi olan bir Köşe Yazarının sürekli eski tarihi evlerinin yapılması gerektiğini gündeme getirmesiyle Şahmaran Sokak hariç diğer tarihi yerlere Kültür Bakanlığından ödenekle restorasyon yapıldı, fakat evlerin yapılmasını istemeyen belli güçlerin eliyle Mehmet ÇALIŞKAN’ın Hükümet tarafından Mardin’e sürülmesiyle Şahmaran Sokak ve devamına el atılamadı, yapılması gerekenler yarım kaldı. Zamanın Tarsus Belediyesi ise sadece eski Taş Yol ihalesiyle ilgilendi ve yandaşları ihaleyi alarak Taş Yolu yaptı. Yapılan taş yolunu Tarsus’un eski halini, gerçek Taş Yolunu bilenler ve bazı basın mensupları doğru yapılmadığıyla ilgili eleştirdiler. Zamanın Belediyesi sadece alt yapı sorununu mahalledeki esnafların ve hane sahiplerinin de ödemeleriyle sağlıklaştırdı. Zamanın belediyesi yapılan eleştirilere karşı Şahmaran Sokak’ın da onarılması için Mersin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden talepte bulunduğu ve bir ekibin bu sokakta inceleme yaptığını basına yansıması sebebiyle hatırlıyorum. Ancak, bu girişimin de sonu gelmedi. Buradan anlaşılıyor ki, yandaş çevrelerce onarılan eski evlerin belediyenin yaptığı halk arasında anlatılarak iddia ediliyordu, oysa Kültür Bakanlığından ödenek çıkarılarak yapıldı, aksi olamazdı çünkü sit alanıydı. Sonradan bilgilenmek için Mersin Üniversitesiyle girişimde bulunan belediyenin bu konuda daha önceden bir temel hazırlık yapmadığı ortaya çıkmış oluyor.
Yıllar önce ziyaret ettiğim Ankara’nın Beypazarı ilçesinde, Tarihi Beypazarı Konaklarının büyük çoğunluğunun restore edilerek, işlevlendirildiğini görmüştüm. Kenti tamamen gezmiş, hiçbir konak yıkıntısı görmemiştim. Restore edilen konakların, yerel yönetimce açılan kampanyalar ve çalışmalarla, o yörede kazanan Şirketler ve varlıklı hemşehrililerle yaptırıldığını, konakların kapılarına restorasyonu yaptıran şirket veya gerçek şahsın isminin yazılı olduğu plaketler asıldığını anımsıyorum.
Belediyelerimiz, tarihi evlerimizin kurtarılarak, korunması, onarılması, gelecek kuşaklara aktarılması hususunda yönettikleri kenti sahiplenme sorumluluğuyla görevlilerdir. Bu konuda vatandaştan vergi alınmaktadır. Üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidirler.
Şahmaran Sokağın sağlıklılaştırılması işini ciddiye alarak, ya gereğini yapmak üzere belediyelerde ödenek ayrılmalıdır. Ya da, bu konuda kentimizde kampanya açarak, restorasyonları Tarsus’tan veya Mersin’den ihale ile kazanan Şirketlere birer konak vererek restorasyonlarını yaptırmalı ve yahut varlıklı hemşehrilerimizi restorasyon yaptırmak için teşvik etmelidirler…
Osman HOMURLU
Emekli Cumhuriyet Savcısı
TARSADER Başkanı