FLAŞ HABER:
Ana Sayfa GÜNDEM, SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ 23 Nisan 2021 641 Görüntüleme

TARSADER Başkanı Emekli Cumhuriyet Başsavcımız Osman HOMURLU’dan Önemli Gazi Meclisi Yazısı

TARSADER Başkanı Emekli Cumhuriyet Başsavcımız Osman HOMURLU’dan Önemli Gazi Meclisi Yazısı

Osman HOMURLU 23 Nisan 1920’den 23 Nisan 2021’e Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Durumunu Yazdı

    “23 NİSAN

Türkiye Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 tarihinde açıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının 101. yıl dönümü kutlu olsun.

Bu gün, Ankara merkezli bir Türk Devletinin kuruluşunun başlangıcı, egemenliğin Padişah-Halife-Saraydan alınarak Millete verildiği gündür.

Bu Meclis, Osmanlı Meclisi Mebusan’ı gibi Padişah-Halifenin yetkili olduğu bir meclis değildir. Egemenlik kayıtsız şartsız Millete verilmiştir. İlk defa Meclisin isminde Türk sözcüğü kullanılmış, Meclise, Türkiye Büyük Millet Meclisi adı verilmiştir.

23 Nisan 1920’ye gelene kadar birçok yol kat edilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonunda; Osmanlı İmparatorluğu yenilmiş kabul edildiğinden;

Osmanlı Devletini parçalama ve yok etme düşüncesiyle hareket eden müttefikler, 30 Ekim 1918’de Padişah’ı Mondros Mütarekesini imzalamaya mecbur ettiler. Ateşkes Anlaşmasının “Bir bölgede tehdit görüldüğünde orası işgal edilebilir” maddesini kötüye kullanarak Anadolu işgalini başlatırlar.

Atatürk, bu milletin esareti kabul etmeyeceğini, direneceğini bildiğinden direnişi örgütlemek için 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak, kurtuluş mücadelesini adım adım yükseltti.

Mustafa Kemal’in ilk önemli girişimi Amasya Tamimidir. Daha sonra Erzurum ve Sivas Kongrelerini topladı. Sivas Kongresi ile Milli Örgütlenmeyi tamamlayan Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Örgütlenmesini yapmış ve Heyeti Temsiliye’yi oluşturmuş, Kuvva-i Milliye’nin önünü açmıştır.

Milleti ancak kendi düşüncesi kurtarabilir düşüncesinde olan Mustafa Kemal, bunun için de Milletin temsilcisi Meclis, görevi devralmalıdır diyordu. Seçim yapılarak Meclis-i Mebusan’ın toplanması için baskı yapmaya başladı. Seçim yapıldı. Meclisi Mebusan faaliyete başladı. Ancak Meclisin İttifak Kuvvetlerinin baskısı ve emri altına girme olasılığı nedeniyle, Mustafa Kemal Meclisin Anadolu’da bir yerde toplanmasını istiyordu. Heyet-i Temsiliye ile İstanbul Hükümeti arasında yapılan görüşmede olumlu yanıt verilmesine rağmen, daha sonra Meclisin İstanbul’da toplanmasında ısrar edildi. Heyet-i Temsiliye’nin kendi arasında da görüş ayrılığı bulunduğundan, yapılan toplantıda Meclisin İstanbul’da toplanması kararı alındığından bu ısrardan vazgeçildi.

Ancak, İtilaf Devletleri Osmanlı Hükümetine çok ağır şartları olan bir anlaşmayı (Sevr Anlaşması) kabul ettirmek istiyorlardı. Türk Milleti’nin bu anlaşma koşullarını kabul etmeyeceğini bilen İtilaf Devletleri, özellikle İngilizler, Başkent İstanbul’u işgal edip, bu anlaşmayı zorla kabul ettirme amacıyla 16 Mart 1920’de Başkent İstanbul’u işgal ettiler. İstanbul’da konaklayan Askeri Kışlalara baskınlar yaptılar, direnen Askerleri ŞEHİT ettiler. Başta Savunma Bakanlığı olmak üzere, Bakanlıklar ve Telgrafhaneler denetim altına alındı. İstanbul Meclis-i Mebusan Beyannamesini kabul ederek önemli bir karar veren son Osmanlı Meclis-i Mebusan-ı da kapatılmıştı. Milletvekilleri Malta’ya sürgün edildiler.

Meclisin Anadolu’da toplanması gerektiğini düşünen ve bunun için girişimlerde bulunan Mustafa Kemal haklı çıkmıştı. Şimdi Anadolu’da bir Meclis kurulması zorunlu hale gelmişti.

Son Osmanlı Meclis-i Mebusan üyesi olup, kaçanlar peyder pey Ankara’ya geliyorlardı. Osmanlı Hükümeti çeşitli yollarla onların Anadolu’ya geçmelerini engellemeye çalışıyordu. Ancak, Ankara’ya geçişlere mani olamıyorlardı.

Mustafa Kemal 19 Mart 1920 tarihinde, çok önemli bir karar vermişti. Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclis toplayacaktı. Bunun için Anadolu’ya bir genelge göndererek, hemen seçim yapılıp, her Sancak’tan (Vilayet’ten) 5 Mebus seçilip, en çok 15 gün içinde Ankara’da olmalarını istedi.

Ankara’da Mustafa Kemal’in emriyle Meclis olabilecek bir bina arandı. Ancak yoktu. Yeni bir bina yapılması için zaman ve imkân bulunmuyordu. Ulus’ta bulunan ve henüz inşaatı tamamlanmamış, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Kulüp ve Numune Mektebi olarak yapılmakta olduğu binada karar kılındı. Binanın 4 odası birleştirilerek salon haline getirildi. Hatta Meclis’in toplanmasına bir gün kala çatı kiremitleri başka binalardan sökülüp çatı kapatılabildi. Okullardan sıralar getirildi. Bina açılışa hazır hale böyle zor şartlarda getirildi.

Açılıştan önceki günlerde gelebilen Milletvekillerinden bir kısmı Öğretmen Okulu’nda yer yataklarında yattılar. Geri kalanları da çeşitli evlerde misafir edildiler.

23 Nisan 1920 günü yeni seçilenler ve Osmanlı Meclis- Mebusan Milletvekillerinden toplam 403 Milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisini oluşturdu.

En yaşlı Üye Sinop Milletvekili Mehmet Şerif Bey’in açılış konuşmasından sonra söz alan Mustafa Kemal:

“Yüce Meclisimiz bilindiği gibi olağanüstü yetkileri haiz olarak yeniden seçilen Milletvekilleri ile saldırıya uğrayan Başkent’ten canını kurtararak buraya gelen Milletvekillerinden oluşmaktadır.

       Mahvolmak tehlikesi geçiren bir memleket ancak, milli kuvvetlerini temsil eden bir meclise kavuşturmak ve mesuliyeti ona tevhi etmek, yegâne kurtuluş yoludur…” demiştir.

24 Nisan 1920 günü Mustafa Kemal’in önergesiyle Hükümet kurulması kabul edildi. Heyet-i Temsiliye’ye teşekkür edildi. Mustafa Kemal Meclis Başkanı seçildi.

Başlangıçta Kuvva-i Milliye, daha sonra Milli Ordu ile işgalci Emperyalist Batılı Devletleri Ülkemizden atarak, Yurdumuzu kurtaran, bağımsızlığımızı kazandıran bu Gazi Meclis’tir.

Gazi Meclis, 29 Ekim 1923’te Türkiye CUMHURİYET’İ Devletini kurmuştur.

Günümüze Geldiğimizde;

16 Nisan 2017 tarihinde yapılan Referandum ile kabul edilen Anayasa Değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen yönetim biçimi 9 Temmuz 2018 tarihinde yürürlüğe girdi. O tarihten beri uygulamada olan sistem birçok yönden aksamaktadır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin özelliği, Türk Milleti’nin kayıtsız şartsız egemenlik iradesini temsil etmesidir.

Anayasanın 6. Maddesi; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir. Türk Milleti egemenliğini yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması hiçbir suretle hiçbir kişiye, zümreye ve sınıfa bırakılamaz” emir hükmünü getirmiştir.

Yine Anayasanın 7. Maddesinde; “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.” denilmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yürürlüğe girdiğinden beri, Yasama yetkisini kullanması gereken TBMM’si eski döneme göre çok az Yasa çıkartabilmektedir. Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri çoğalmıştır. Anayasaya göre, Esas olarak Yasama faaliyetini TBMM yapmalıdır. Cumhurbaşkanı ise istisnai konularda gerekli ise kararname çıkarttırabilir. Türk Milleti’nin egemenlik iradesini TBMM’si temsil etmektedir.

TBMM’nin Yürütmeyi denetleme yollarından etkili bir denetim sağlayan Gensoru Önergeleri bu sistemde yok. Bu suretle Meclisin Yürütmeyi denetleme yetkisi kısıtlandı.

Meclis denetim yetkilerinden Meclis soruşturması kaldırılmadıysa da, eskiye göre Yüce Divan’a sevk oy oranları arttırılarak bu denetim yolu da zayıflatıldı.

Yine, TBMM Üyelerinin Başbakan ve Bakanlar Kuruluna soru sorarak bilgi isteme yetkisi yine sistemde yürütmenin başı Cumhurbaşkanına değil, Cumhurbaşkanı Yardımcısına ve Bakanlara yazılı olarak sorulabilir hale getirildi. Uygulamada Milletvekillerince verilen yazılı soru önergelerinden büyük çoğunluğunun yanıtlanmadığı, yanıt verildiğinde de istenilen bilgilerin tam verilmediği görülmektedir.

Güçlü bir Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk Milletine ait egemenliğin kayıtsız ve şartsız kullanılabildiği, Yasama yetkisinin sınırlanmadığı, Yürütme makamının bihakkın denetlenebildiği yönetim sistemlerinde söz konusu olur.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını neşe içinde ve coşku ile kutlamak isterdik.

Ancak, Corona Salgını neticesinde uygulanan Pandemi Yasağı sebebiyle iki yıldır kutlayamıyoruz.

Uğur MUMCU, 23 Nisan 1979’da Cumhuriyet Gazetesinde yazdığı yazısını şöyle bitiriyor:

Ankara’da yıllar önce Devrim İlkokulu bahçesinde toplanıp, siyah önlüklerimiz, beyaz yakalarımız ve bez pabuçlarımızla söylediğimiz şarkıları, artık bugün söyleyemiyorum. Çocuk olmadığım için değil, çocuklardan utandığım için söyleyemiyorum.

       Bugün 23 Nisan, neşe doluyor insan.

Çocukluğumuzun bu şarkısı yerine, bir başka şarkıya, bir başka türküye takılıyor dilim. Rahmetli Babamın; “Biz bu türküyü Kurtuluş Savaşında söylerdik” dediği türküyü işçilerle, köylülerle,  aydınlarla, bir acı çığlık gibi, hep birlikte söyleyelim bu türküyü:

Ankara’nın taşına bak / gözlerimin yaşına bak/

Uyan uyan Gazi Kemal / şu dünyanın işine bak”.

 

Gözlerimizde yaş, yüreğimizde Atamızın emanetine hüzün ile yine de;

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 101. Yıl Dönümü Kutlu Olsun.

Yaşasın Tam Bağımsız, Demokratik ve Laik Türkiye Cumhuriyeti!”.

 

Osman HOMURLU

Emekli CUMHURİYET Başsavcısı

Tarsus Kent Kültür Sanat Tanıtım Derneği

TARSADER Başkanı