FLAŞ HABER:

Osman HOMURLU Yazdı: TARSUS TARİHİ ÇARŞISI -1- (TARSUS TARİHİ TİCARET MERKEZİ -1-)

Osman HOMURLU Yazdı:

       TARSUS TARİHİ ÇARŞISI -1- (TARSUS TARİHİ TİCARET MERKEZİ -1-)

Tarsus İpekyolu Ticaretinin güzergâhı olan, Uzak Doğu ve İç Anadolu’yu Suriye ve Akdeniz’e bağlayan Gülek Boğazı ve Sertavul Geçitlerinin yol geçiş güzergâhındaydı. Kervanların konakladığı bir yer olması sebebiyle kara ticaretinin denizle kent arasında bulunan Reugma Lagün’ündeki iskelesi, göl dolmaya başlayınca Yeniköy ve Kazanlı, bilahare ise Mersin İskelesi ile deniz kenti olması nedeniyle de deniz ticareti çok gelişmiş bir ticaret merkeziydi.

Her ne kadar ETİLER döneminde sahil ve ova bölgemize (Çukurova’ya) tarım yapmak için Ortadoğu’dan gelen Arap çiftçiler olsa da; 1832 yılında Tarsus’u zapt eden Mısırlı İbrahim Paşa’nın girişimleriyle tarımda yapılan reformlar yapıldı. Kaliteli tohum kullanılması, tarımda Suriye ve Mısır’dan getirdiği çiftçiliği iyi bilen Arap çiftçilere tarım yaptırması, ilk defa tarım işçilerine haklar tanıması, arazinin ıslahı çalışmaları, öncelikle pamuk tarımının yaygınlaşması, üretimin artması Tarsus’u zenginleştirdi. Bu arada Amerikan iç savaşı yılları olması ile de dünyanın pamuk gereksinimi arttı. Pamuk ekimi hızla devam etti. Tarsus bu suretle 19. Yüzyılda bölgenin en gelişmiş tarım ve ticaret merkezi oldu.

1900’lü yıllarda tarımın gelişmesi sanayii de beraberinde getirmiş, imalat sanayi, gıda sanayi, dokumacılık, dericilik, boyacılık, alet imalatı gelişmişti.

Tarsus, 19. Yüzyılda Çukurova’da tarım ve ticaretin merkeziydi. Ticaretin, sanayi ve tarımın geliştiği bir yerde ticaretin yapıldığı çarşı, hanlar ve bir merkezin oluşması doğaldır.

Tarsus Tarihi Ticaret Merkezi; tarihler boyunca hangi devletin kenti olsa günümüze kadar daima kentin göbeğinde yer alır. Önemli dini yapıların ve tarihi önemi haiz anıtların ortasında bulunur. Doğusunda Eski Cami (Kilise-Camii) ve Makam Camii ile Kubat Paşa Medresesi, Yeni Hamam, güney doğusunda Ulucamii ile Kırkaşık Bedesteni, güneyinde St. Paul Kilisesi, güney batısında Gözlükule ile Amerikan Koleji, kuzeyinde Antik Cadde ve St. Paul Kuyusu ile Şahmeran Hamamı ile çevrilidir. Bu çarşıda geleneksel zanaatkârların üretim faaliyetleri olduğu gibi, toptan ve perakende tarım ürünleri ticareti ile diğer alet ve malzemelerin perakende ticareti de yapılıyordu.

Tarihi Ticaret Merkezi içerisinde iş kollarına göre esnaflar ayrı yerlere yerleştirilmişlerdi. Çarşı içinde veya çevresinde ticaret merkezi kapsamında kalan Hanlar vardı. Bu Hanlar önceleri sadece hayvanları ya da arabaları ile gelen yolcuları barındıran yerler olduğu halde, bilahare hayvanların ekonomik ve sosyal hayatımızdan çıkıp, motorlu araçların kullanılmaya başlanmasıyla Hanların da işlevleri değişti. Hanlara değişik esnaf, zanaatkâr, ticaret erbabı da yerleşti.

Tarihi Ticaret Merkezinin doğusunda Şadırvanlı Han ve Gön Hanı, güneyinde Müftü Hanı, batısında Pamuk Hanı ile Abacı Han’ı, kuzeyinde Hindi Han’ı ile Kuzey batısında Halit Arslan Han’ı ile Döven Han’ı, kuzey doğusunda Saray Han’ı bulunuyordu. Neredeyse Han’lar tarihi ticaret merkezini çevirmiş gibiydiler.

Bu Hanlardan Gön Hanı’nda adından da anlaşılacağı üzere Derici Esnafı bulunuyordu. Abacı Han’ın da 1950’lerde göçle gelen Kayserili ABACILAR varmış, Han’ın ismi onlardan kalmış, daha sonra ise Araba ve araba tekeri ile fırıldak yapan naçarlar, tamirciler, derici esnafları vardı. Yola bakan dış dükkânlarında ise Şendağ Zeytin Yağı mahşeresin, bir şekerci dükkânı ile Kendirci Göçükler’in dükkânı, Kendirci Tahir Efendi (HOMURLU)’nin dükkânı bulunmaktaydı. Tarsus Ticaret Merkezi 1950 sonrası göçlerle esnafların değişime uğradığı fakat aynı yerde yüzyıllardır süren ticaretin devam ettiği bir merkezdir. Pamuk Hanı’nda ise pamuklar depolanır ve temizlenirdi. Bilahare burada sahipleri olan KOZACILAR; Kozacıoğlu Çırçır Fabrikasını kurdular.

Hindi Han’ında ise Dericiler vardı. Müftü Han’ında Gön Han’ı yıkılmasından sonra gelen dericiler ile canlı hayvan satıcıları hayvanlarıyla bu Han’a gelirdi. Han önünde bir sıra Han dükkânlarında ise perakende zahire satan tüccarlar ile tüccar yazıhaneleri bulunmaktaydı.

Saray Han’ında ise boyacı, nalbant, inşaat malzemesi ticareti yapan bir tuhafiyeci vardı. Dıştaki bir sıra Han’a ait dükkânda ise şerbetçi, humusçu, şekerci, lokantalar, manavlar ile buzcu vardı.

Şimdi Ticaret ve Sanayi Odası binasının doğusundaki Park; Koza Pazarıydı. Buraya pamuk üreticileri traktör römorklarına büyük hararlar içinde yükledikleri pamukları getirir. Pamuk Tüccarlarını beklerlerdi. Pamuk Tüccarlarının yazıhaneleri de bu çevrede idi. Tüccar Kamil Dirlik’in Müftü Hanı dışında, Karamehmet Hasan Efendi’nin eski Askerlik Şubesi binasına giderken sağda, Çukurova Holding’in sahibi Mehmet Emin Karamehmet’in babası Mustafa Kemal Karamehmet’in yazıhanesi solda bulunuyordu. Zeki Kozacıoğlu’nun yazıhanesi ise Kuyumcular çarşısına giderken sağda köşede idi. Onun yan tarafında da İhsan Gücük ile Yılmaz Abdurrahman Gücük’ün müşterek yazıhaneleri vardı.

Tüccar bekleyen üreticinin römorka yüklü pamuk hararından bir tutam pamuk çekerek kalitesini anladıktan sonra, pamuğu beğendiyse üreticinin elini tutar sıkı tokalaşarak sallamaya başlar, bu arada da fiyat verirdi. Ben çocukken Karamehmet Hasan Efendi’nin pamuk üreticisinin elini hızlı hızlı sallayarak pazarlık edip, pamuk satın aldığını gördüm. Ancak Hasan Efendi asıl üreticinin kulağını sallayarak çekip pamuğu satın alırmış. Üretici kulağını kurtarmak için mecburen pamuğu Hasan Efendi’ye satmak zorunda kalırmış.

Yazın ise bu yerde Karpuz Pazarı kurulur toptan satış yapılırdı. Yine karpuzlar traktör römorkunda buraya getirilirdi. Tüccarlar karpuzu görerek pazarlık yapar ve burada alırlardı. Daha sonra ki yıllarda Karpuz Pazarı yeni yeri olan Baç Köprüsü (Jüstinianus Köprüsü) yanına taşındı. Şimdiki Ticaret ve Sanayi Odası’nın batısında yer alan, ortasında Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılan ve halen ayakta olan Çeşme’nin bulunduğu boşluk ise Buğday Pazarıydı. Buğday, arpa gibi mahsüller bu boşluğa dökülerek tüccarlara toptan satılırdı. Yakın zamanda buğday pazarı da yeni karpuz pazarının oraya taşındı.

Müftü Hanı’na ait yol üzerindeki dükkânlarda ise zahire perakende olarak satılırdı. Burada Han’a ait dükkânlarda Emin Seçkin ve Hayrettin Ceylan perakende zahirecilik yaparlardı. Burada Kamil Dirlik’in de yazıhanesi vardı. Kırkkaşık Bedesteni de Kapalı Çarşı olarak faaliyet gösteriyordu. İçerisinde kahvehane, berber, terzi gibi esnaflar bulunuyordu.

       1908-1909 yıllarında eşi ile birlikte Tarsus Amerikan Koleji’nde Öğretmenlik yapan Helen Davenport GİBBONS bilahare yazdığı “Tarsus’un Kırmızı Kilimleri” isimli eserinde Tarsus çarşısını şöyle anlatıyor; “Tarsus çarşıları kozmopolit oralarda dirsekleri birbirine sürtünen bir düzine ırka rastlayabilirsin. Çoğunluğu teşkil eden Ermeniler ve Rumlar, Arap Fellahlar ve Türklerdir. Adeta dört dilli bir Babil. Ayrıca Rusça, Farsça, Hindu ve İtalyanca da duyulur. Biz Mersin’de Fransızca ile idare ediyoruz. Fakat Tarsus’ta pek konuşulmuyor. Irklar arası işlerde Türk Dili egemen. Pazarda sadece birkaç kadın olur. Hiç biri satışla meşgul olmaz. Nadiren Ermeni ve Fellah kadınların bir şey aldığı görülür” demektedir. ( 1 )

       1923-1927 yıllarında Tarsus Amerikan Koleji’nde Öğretmen olan Roger P. MATTESON; “Tarsus’taki Yıllarım” adlı eserinde o yıllardaki çarşıyı şöyle anlatıyor; “Okul’un kuzeyinde caddenin karşısındaki büyük (Kırkkaşık) Bedesteni’nin ilerisinden başlayan bir Pazar vardı. Burada istediğiniz her şeyi bir arada bulabileceğiniz küçük dükkânlar biten gün boyunca küçük alışverişler için hazır bulunurdu. Geceleri dükkânların tahta darabaları (kepenkleri) indirilir, kilitlenen darabalarla alışverişler sona ererdi. Pazarın önemli bir bölümünde tahta iskelet yapının üzeri demir alaşımlı çinko çerçeve ile kaplı durumdaydı. Şehrin merkezinde büyük bir Halk Hamamı bulunuyordu. (Yeni Hamam) Hamamın yanında görkemli bir yapıya sahip Ulu Camii vardı. Pazarın içi tek bir ürün satan benzer dükkânlardan oluşuyordu. Birçok sokak satıcısıyla doluydu. Bu ürünler de genellikle baklava ve benzer tatlı çeşitleriydi. Bunun yanında malını el arabasında ya da hayvan sırtında taşıyarak satan birçok tüccar da Pazar için farklı bir ticaret çeşidi sunuyordu. Pazarda metal para yığınlarının ve düşük değerde banknotların olduğu stantlarda para değişimi yapan insanlar da vardı. Piyasadaki sürüm değerinin çoğu düşük işlevli 5-10 kuruş gibi banknotlar da 10 kuruş 1 liranın yüzde biriydi ve yarım cent’e eşitti. Kâğıt banknotlar gerçekten düşük değerli kâğıtlara basılıp kullanılırdı.

       Bölgede pamuğun yanında arpa ve buğday yetiştirilirdi. Arpa temel olarak büyükbaş hayvanlara lifleri için samanla karıştırılarak vermek için kullanılırdı. Arpa hasadı kurak sezonun başlamasının ardından Mayıs ve Haziran sonunda yapılırdı. Tarsus şehir pazarının bir tarafının ayrıldığı büyük bir tahıl pazarına aitti. (Buğday Pazarı) Buğday elle ve atla çekilen arabalarla pazara taşınırdı ve alıcılarını beklemek üzere avluya depolanırdı.

       Baklava pazarda yaygın olarak satılırdı. Sokaklarda en sık rastlanan yiyecek ise halka biçiminde hamur işi olan simitti. Üzerine susam taneleri serpilerek taş fırınlarda pişirilirdi. Pazarda kuru ve taze incir, ekşi portakallar yaygın görülürdü. Limon ile tatlı portakal da vardı. Ancak muz ve çilek bulunmuyordu” demektedir. ( 2 )

Şimdi Mavi Köşe denilen yerde Halil Kuyucuoğlu’nun Kristal isimli mağazası vardı. Bu mağazadan Buğday Pazarına doğru gidildiğinde; sağda bir sıra dükkânda kasaplar çarşısı bulunmaktaydı. Baştaki dükkânda Kasap Necip Özkardeş, bitişiğinde Giritli Kasap Hasan (KARAİL) bulunuyordu. Bu dükkânların sonuna doğru olan dükkânlarda Horozcu Kahvesinin kullanımındaydı. Tarsus’ta tüm kasaplar buradaydı. Bir sıra kasap dükkânının arkasında, buğday pazarı tarafından girilen çıkmaz sokak vardı. Kasap dükkânlarının iki tarafa kapısı bulunuyordu. Kasap dükkânlarının arka sokağında bir Horozcu Kahvesi ve horoz dövüşü yaptırılan daire şeklinde bir saha vardı. Burada zaman zaman horozcular birikir, dövüş yaptırıp, seyrederler ve bahise girerlerdi. Dibe doğru gidildiğinde de Cenap’ın Meyhanesi vardı.

Kırtasiyeci Selçuk Togo’nun dükkânı ve bu dükkânın arkasındaki ara sokakta bir sıra kabzımal vardı. 3-4 dükkândı. Bu dükkânlar Hindi Hanı’nın kuzeyinde idi. Arkaları Hindi Hanı idi. Hindi Hanı’na bu sokaktan ara bir geçiş vardı. Kabzımallar 1954 yılında Belediye Başkanı Av. Kemal HOMURLU tarafından yaptırılan yeni Sebze Hal’ine taşındılar. Karşılarında ise Tarsus’ta iyi bilinen Terzi Nafiz Gücük’ün dükkânı bulunuyordu. Bu sokakta iki tane meyhane vardı. Bunlar Hacı Hamdo Efendi ile kardeşiydi. Ayrı ayrı meyhaneleri çalıştırıyorlardı. Bu meyhanelerin küçük tabaklarda müşterilerine verdikleri mezeler meşhurdu.

Halit Arslan Hanı yıkılarak Tarsus’a yıllarca hizmet eden Halit Arslan Oteli açılmıştı. Karşısında 1946 yılında Tarsus’un en eski pastanelerinden olan halk arasında Bokubozukların Pastanesi olarak bilinen Aile Pastanesi açıldı. Pastanenin sahibi Bokubozuklar Ailesinden Ahmet Efendi (İzgioğlu)’dir. İstanbul’dan getirdiği bir pasta ustası imalatı yapardı. Ayran ve Limonatası çok meşhurdu.

       Kasap dükkânlarının karşı sıra köşede Ütücü Yahya’nın kuru temizleme dükkânı, yanında sebzeci, Tarsus’un eski Avukatlarından Mustafa Nuri GÜRKAN’ın yazıhanesi, onun da bitişiğinde Ahmet ve Halil Bayır’ın çerçi dükkânları ve Şişko Mahmut’un kebapçı dükkânı bulunmaktaydı. Mahmut Usta lakabından da anlaşılacağı üzere şişmandı. Sempatik bir adamdı. Kebapları da çok lezzetliydi.

Kasaplar Çarşısından Buğday Pazarı yönüne gidildiğinde sağdan ilk sokağa dönüldüğünde sağda Ucuz Ali isimli büyük çok iş yapan mağaza vardı. Bu mağazanın müşterileri genellikle hanımlardı. Bundan sonra Galip Homurlu’ya ait hırdavatçı dükkânı, onu geçince Tarsuslular’ın çağıl çağıl ekmeği dedikleri kebap için kullanılan açık ekmek yapan ve halen de faaliyetini sürdüren fırın ve ilerisinde köşede çerçi Murat’a ait dükkân bulunmaktaydı. Karşı tarafta ise manifaturacı dükkânları ve bakkal vardı. Kasaplar çarşısından Buğday Pazarına doğru gidildiğinde, sağlı sollu tek katlı dükkânlarda Manifaturacılar çarşısı vardı.

Koza Pazarından kuzeye doğru uzanan yoldan (Ticaret ve Sanayi Odası önünden) Hükümet Konağına doğru gidildiğinde; aradaki yolda Hırdavatçılar ve Cibareler’den Baki’nin kilit, hırdavat ve attar dükkânları vardı. Köşeye gelindiğinde ise Kuyumcular Çarşısı başlıyordu. Kuyumcu dükkânları Şadırvanlı Han tarafına giden yol üzerinde sıralanmışlardı. Burada Kuyumcular Yakup ve Hakkı Özbaşoğlu, Mehmet Akçora, Hattat Yusuf’un oğlu Uğur’un dükkânları vardı. Karşıda ise radyo, bisiklet, dikiş makinası gibi malzemeler satan Tevfik Şenel’in dükkânı vardı. Yoldan doğru gidildiğinde sağda Hacı Ahmet Gözüsulu’nun Çukurova’nın ürettiği malları toptan satan büyük dükkânı bulunuyordu.

Kuyumcular çarşısından doğuya Şadırvanlı Han’a doğru gidildiğinde sol tarafta hırdavatçılar bulunuyordu. Bunlardan dayımların kayınpederi olan Sabri Amcanın dükkânı vardı. Kendisi vefat ettikten sonra dükkânı oğlu İhsan Abi daha sonra da torunu dayımın oğlu Mithat Şentut çalıştırdı. Sağda bulunan taş kemer ve altında köşede olan çeşmeyi geçince sağda Celal Gözüsulu’nun iplik satılan Birlik Ticarethanesi, karşı tarafında ise Vanlı Abdurrahman Efendi’nin oğlu Aytekin ile çalıştırdığı tüfek, fişek gibi av malzemelerinin satıldığı dükkânı vardı.

Köşede çeşmenin üstündeki eskiden kalan Taş Kemer daha önce burada bulunan ancak bilahare yıkılan Gön Hanı’nın önündeki yola açılmaktaydı. Yolun güneyinde Kırkkaşık Bedesteni’ne gidilen yerde bu kemerlerde arabaların ve hayvanların geçmeleri için büyük ahşap kapılar ve yayların geçmesi için küçük ahşap kapı vardı. Çeşmenin yanındaki kapıdan girildiğinde yolun solunda Gön Hanı’nın kapısı bulunmaktaydı…

Devamı İkinci Bölümde…

 

Osman HOMURLU

Emekli Cumhuriyet Savcısı

TARSADER Başkanı

TARİGDER Tarsus Tarihi Koordinatörü

 

Kaynak:

( 1 ) Helen Davenport Gibbons- Tarsus’ un Kırmızı Kilimleri- Sayfa: 58

( 2 ) Roger P. Matteson- Tarsus’ta ki Yıllarım- Aratos Kitaplığı Kültür Dizisi 8 – Sayfa: 18