FLAŞ HABER:

Osman HOMURLU Yazdı: Çukurova’da Fransız İşgal Yıllarında Zor Günler; KAÇ KAÇ OLAYLARI

Osman HOMURLU Yazdı:

       ÇUKUROVA’DA FRANSIZ İŞGAL YILLARINDA ZOR GÜNLER; KAÇ KAÇ OLAYLARI

1 Haziran 1336 (1920)’da Türk ve Fransız murahhasları arasında 20 günlük bir mütareke imzalanmış ve 2 Haziran günü Fransız işgal kuvvetleri on beş binden fazla Ermeni’yi Kozan’dan Adana’ya nakletmişlerdi. Mesnil Taburunun Türkler tarafından esir edilmesi üzerine, mütareke şartlarına riayet etmeyen Fransızlar 12 Haziran’da Kahyaoğlu’nda 70-80 kişinin, 15 Haziran’da Camili ve Dedepınarı Köyleri’nde 225 den fazla Türk’ün Ermeniler tarafından katledilmesine göz yummuşlardı. Bu olaylar üzerine Adana içindeki Türkler, tamamen imha edilmelerine göz yumulacağını anlamış bulunuyorlardı. Bilhassa Milli Kuvvetlere iltihak etmiş bulunan şahısların aile efradı zor durumda bulunuyordu. ( 1 )

Toroslardaki önemli Fransız Karakollarının Milli Kuvvetlerin eline geçmesi, Fransız Taburunun esir edilmesi, Adana’nın etrafının Milli Kuvvetlerce bir bakıma kuşatma altına alınmış olması, Adana’da halkın çoğunluğunun Müslüman olması, çıkabilecek bir olayda Türkler’in şehre hâkim olabilecekleri korkusu, Ermenilerin bir Ermeni Devleti kurma emellerine Türk çoğunluğunun engel olma olasılığı gibi sebeplerle; Ermeni ve Fransız işgalciler şehirden Türkleri kaçırma hususunda bir plan dâhilinde girişimlere başladılar. Şehirde asayişi bozarak, kasıtlı bir şekilde katliam yapılacağı söylentileri yaydılar. 9 Temmuz’da Fransızlar Halkın şehri boşaltmalarını kolaylaştırmak amacıyla bahçelerin bulunduğu güney kesimine nöbetçi olarak Müslüman Cezayirli askerleri görevlendirdiler. Katliam yapılacağı söylentisi özellikle yaygınlaştırıldı. ( 2 )

10 Temmuz 1336 (1920) günü işgal tarihinin en acı olaylarının gerçekleştiği bir gün haline gelivermişti. O gün Cumartesiye tesadüf ediyordu. Sabahın erken saatlerinden itibaren Abidin Paşa Caddesi’nde bir ara Tan Sineması olan Büyük Kilise’den ki o zaman burası Şişmanyan Hükümeti’ni barındırıyordu. Şimdi müze olarak kullanılan Rum Kilisesi’nden ve şimdiki Kasaplar Hali arkasındaki Akdağ Pasajı’nın yerinde bulunan Asuri Kilisesi’nden geceleyin silahlanmış Ermeniler ve diğer Hıristiyan azınlıklar ellerinde Fransız, Yunan, Ermeni ve ismi cismi bilinmeyen bir sürü daha başka renk renk bayraklar olduğu halde şehrin muhtelif semtlerine dağılıyorlardı. Başlarında Ermeni TAŞNAK Komitesi Reisi ve Polis Muavinlerinden Vaham PORSUMYAN, Doktor CİĞERYAN, Karabet GÜLBEKYAN, Agop ÇENGELYAN, Mihran PASKALYAN, Artin KEKLİKYAN, Asuri Papazı kırmızı sakallı ŞAKKAL, Avukat YUVANAKİ, Dikran BASTIRMACIYAN (Polis Müdür Muavini), Kirkor ÇOLAKYAN gibi azınlık Ermeni Cemiyeti’nin liderleri olduğu halde “Yaşasın Büyük Ermenistan” nidaları ile silahlarını halkın üzerine boşaltıyorlardı. Şehre dehşet havası saçılmıştı.

Bugünkü Küçük Saat Meydanı, Türk Ticaret Bankası, Yağ Camii ve Saat Kulesi mahalleri bulunan yerlerde rastladıkları Türkleri, ŞİŞMANYAN Hükümeti’nin merkezine sevk ediyorlardı. Taş Köprü, Kalekapısı, Hükümet Konağı civarında rastladıkları Türklere; “Daha ne duruyorsunuz? Büyük Devletler burayı bize verdiler. Fransızlar yakında gidiyorlar, burası Büyük Ermenistan oldu. Biz de o günün bayramını yapıyoruz” diyorlardı. 10 Temmuz günü sabahleyin ticaret yerlerini açmış olan Türkler’in dükkânları yağma edilmeye başlanmıştı. Silah seslerini işiten sokaktakiler, evlerine gitmeye vakit bulamadan oraya buraya koşuşuyorlardı. Tam bir panik yaşanıyor, herkes biran önce buradan kaçmayı düşünüyordu. Şehri terk etmeye çalışanlar Papazın Bahçesi ve TAŞ Karakol (şimdiki Mürşit Fabrikası) semtlerine koşuyorlardı. Düşüyorlar, bayılıyorlardı. Bu semtlerde nöbet tutan Tunus Askerleri Türkler’e müsamaha ediyorlardı. (3)

       Evini barkını terk eden ana ve babalar evlatlarını, kadınlar kocalarını kaybetmiş, neredeyse çırılçıplak sokaklara düşmüşlerdi. Onlar öldürülen hemcinslerinin üstüne basarak hükümet civarına, oradan da Debboy ve Papazın Bahçesi (Şehitduran Mahallesi) semtlerinden Oba ve Akkapı Bahçeleri yoluyla kendilerine kollarını açmış hısım, akraba, kardeş, amca, babalarından müteşekkil mücahitlere koşmakta ve onlar tarafından karşılanmakta idiler. (Paniğe kapılan ova köyleri halkları da panik içinde kaçmaya başladılar. Fransız uçakları kaçış sırasında dahi Müslüman Türkleri rahat bırakmıyor, bombardıman ediyorlardı. Çok sayıda kişi bu kaçış sırasında katledildi. Bu kaçış dört gün sürdü. Kaçamayan Türkler ile Ermeniler ve az sayıda Fransız yandaşı dışında Adana’da kimse kalmadı. Arap kökenli Adanalılar tarafından kaçan insanlar çok iyi karşılandı. Kendilerine her türlü yardım yapıldı. Araçlar sağlanarak Toroslara kaçmaları temin edildi. Keza Milli Kuvvetler de kaçışa yardımcı oldu. Kaç Kaç Olayları sırasında halkın ve memurların büyük kısmı kenti terk etti. ( 4 )

Fotoğraf: Şeyh Cemil Efendi (Cemil NARDALI)

       Adana Akkapı ve Bahçelerde Arap Lider Şeyh Cemil (NARDALI) ve etrafındaki silahlı grubu ile Arap kökenli insanlarımız Kaçan Müslüman ahaliye her türlü yardımı yaptılar. Onları barındırdılar ve korudular. Toroslara kaçmalarına yardımcı oldular. Tarsuslu mücahit Baltalı Köyünden Üsteğmen Dr. Zeki Baltalı EMRİNDEKİ Zafer Müfrezesiyle kaçan ahaliyi düşmandan korudular. Onların Toroslara çıkmalarını kolaylaştırdılar. Şeyh Cemil ile işbirliği yaptılar. Yine Kuvay-ı Milliye gruplarından Kahyaoğlu Gurubu başlarında Komutanları Rıfat olduğu halde kaçan Müslüman ahaliyi korudular ve kaçışlarını sağladılar. Bu acı gün, Adana’da Milli Mücadele tarihinin bir dönüm noktası olmuştur. Hiç bir zulüm cezasız kalmayacağı içindir ki; 10 Temmuz 1336 (1920) günü olanlar milli mücadelecilere gereken azim ve gücü kazandırmak gibi bir netice doğurmuş, bir an önce mutlu günlere kavuşmak ve zalimlere cezasını vermek için milli mücadeleciler bütün varlıklarıyla mücadeleye girişmişlerdir.

Fotoğraf: Üsteğmen Dr. Zeki BALTALI (Zafer Gurubu Komutanı)

       Medeni dünya için yüz karası olan o günleri, dediğim gibi, işgalciler ancak seyretmekle geçirdiler. Şehir yandı, yıkıldı. Türk evleri ve mahalleleri yağma edildi. Mabetlere hayvanlar bağlandı. Adana artık “Ermeni Kilikyası”! olmuştu. Ama bu zavallı işgalcilerle işbirlikçi Ermeniler bilmiyorlardı ki; bu hareketleri, bu cinayetleri Türk’ün milli, dini, vatani hislerini daha ziyade kamçılayacaktır.

       Burada, Adana’da Milli Mücadele bayrağını açıp, Pozantı’da vagonlar içerisinde yayın hayatına devam eden Yeni Adana Gazetesi’nin 10 Temmuz 1337 (1921) tarihli nüshasında yayınlanan Adana’nın Kaç Kaç OLAYLARINI tasvir eden ve merhum Şair Yahya NUSRET’in yazdığı aşağıdaki şiiri alıntılamayı faydalı buluyorum.

 

10 Temmuz 1336 İçin

10 Temmuz geçen yıl ne kara gündü,

Obalar göç etti, ocaklar söndü,

Yurdumuz bir yangın yerine döndü,

O günler ruhlarda bir sızı vardı.

 

O günler döküldü mahzunlar kanı,

Bir hicret ateşi sardı cihanı,

Boğulmak istendi Türk’ün imanı,

Sokakta kanların hep izi vardı.

 

Çok şükür Tanrı’ya bu günü gördük,

Tarihe pek şanlı çelenkler ördük,

Zaferler bağından laleler derdik,

Türk’ün hiç sönmeyen yıldızı vardı.

Yahya NUSRET ( 5 )

 

Adana’da başlayan Kaç Kaç Olayları tüm Çukurova’yı bu arada Tarsus’u etkiledi. Tarsus Halkı da Sebil, Namrun, Gülek Köylerine, Toros Dağları’na sığındılar. Tarsus’tan kaçan aileler çoluk çocuk Baç Köprüsünden denetim altında arama yapılarak şehirden çıkıp, (kadınları ve çocukları, Ermeni Kadınları arıyordu) eski Namrun yolundan Namrun’a evlerine sığınıyorlardı. Ancak korktuklarından gündüz Cuma Yakası’nda oturanlar evlerini terk ederek Zevzek Tepesi altındaki Eğri Ceviz yakınındaki, mağaralarda saklanıyorlar, akşam saatlerinde evlerine gelerek evlerinde yatıyorlardı. ( 6 )

Annem Pakize ŞENTUT, Kaç Kaç Olaylarında 7 yaşlarında olduğunu, olay günü annesi ve kardeşleriyle korku ve telaş içinde evden ayrıldıklarını, bir müddet gittikten sonra annesinin çocuğu evde unuttuk diyerek geri eve döndüklerini, küçük kardeşi Nimet Teyzemi evden alarak Toroslara kaçtıklarını anlatırdı.

Amcam M. Ali HOMURLU da ağabeyi olan Babam Mehmet Nazif HOMURLU’nun o tarihte Tarsus Amerikan Koleji’ne yazdırıldığını, Kaç Kaç Olayları nedeniyle Namrun’a kaçtıklarını, bu sebeple de babamın bu okulda okuma imkânı bulamadığını anlatmıştı. Çukurova’da Kaç Kaç Olayları çok önemli bir olaydır. Diğer olayların zamanını belirlemek açısından; halk arasında Kaç Kaç’tan önce, Kaç Kaç’tan sonra tabiri yakın tarihe kadar kullanılmıştır.

Fotoğraf: Sinan TEKELİOĞLU (Çukurova Garp Cephesi Komutanı)

Adana Sol Cenah Bölge Komutanı Sinan TEKELİOĞLU; Kaç Kaç sonucunu bağlı olduğu 41. Tümen Komutanlığına verdiği raporda şöyle bildiriyor:

“Adana şehrinde Ermeniler tarafından tertiplenen iğtişaş (kargaşa) dolayısıyla Vali Vekili Abdurrahman’dan başka bütün memurlar ve Halk şehri bırakmışlardır. Ahaliyi içerlere göndermekle uğraşıyoruz. Vali Vekili Abdurrahman Efendi, ayın on dokuzuna kadar Ahaliyi tekrar dönmeye davet etmiştir. Gelmedikleri takdirde mal ve mülklerine el konacağına dair bildiri yayınlamıştır”. ( 7 )

       Kaç Kaç Olayları, Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanlığı ve işbirlikçi Ermeniler tarafından Adana Kenti’nin çoğunluğu olan Müslümanlardan temizlenmesi, projeleri olan Kilikya Ermeni Devleti’nin kurulması düşüncesiyle organize edilmiştir. Ancak, Müslüman Türklerin Toroslara kaçması, orada konuşlu olan Kuvay-ı Milliye Müfrezelerinin güçlenmesine, işgale karşı milli mücadelenin büyümesine sebebiyet vermiştir. Bu durumu daha sonra idrak eden Fransız İşgal Kuvvetleri Komutanlığı kaçan Halkın Adana’ya dönmesi için girişimlerde bulunmuştur. Ancak başarılı olamamış, direniş 5 Ocak 1922’de Adana’nın Kurtuluşuna kadar güçlenerek devam etmiştir.

 

Osman HOMURLU

Emekli Cumhuriyet Savcısı

TARSADER Başkanı

TARİGDER Tarsus Tarihi Koordinatörü

 

Kaynaklar:

( 1 ) Abdülgani GİRİCİ – 1920Adana Ermeni Mezalimi Hatıraları- Sayfa: 3

( 2) Kemal ÇELİK – Milli Mücadelede Adana Ve Havalisi- Sayfa: 405-406

( 3) Abdülgani GİRİCİ – 1920 Adana Ermeni Mezalimi Hatıraları- Sayfa: 5

( 4 ) Kemal ÇELİK – Milli Mücadelede Adana ve Havalisi- Sayfa: 406

( 5 ) Abdülgani GİRİCİ – 1920 Adana Ermeni Mezalimi Hatıraları – Sayı: 5-6

( 6 ) Kaynak Kişiler: İlhan ve Hale SUNGUR

( 7 ) Kasım ENER – Çukurova Kurtuluş Savaşında Adana Cephesi Sayfa: 150