Medyatik Toplumlar ve Kara Propaganda
İçinde yaşadığımız çağın en belirgin ve ayırt edici özelliklerinden birisi de bilişim ve iletişim teknolojilerinin, insanın hayal gücünün sınırlarını zorlayacak derecede gelişmiş olmasıdır. Bugün geldiğimiz uygarlık düzeyinde, söz konusu bu teknolojik gelişmeler duraklamak, hatta yavaşlamak şöyle dursun, bunların tam aksine daha da hızlanmıştır. Her gün, yeni yeni ileri teknoloji ürünü araç ve gereçler günlük yaşantımıza girmektedir. Her biri ileri teknoloji ürünü olan bu araç ve gereçler, tüm dünyayı olduğu gibi günlük yaşantımızı, iletişim biçimlerimizi ve kişiler arası ilişkilerimizi de derinden derine etkilemekte ve dönüştürmektedir. O kadar ki, içinde yaşadığımız çağ, bazı özgün özellikleri göz önünde bulundurularak çeşitli biçimlerde tanımlanırken; içerisinde yaşadığımız bu çağa aynı zamanda “İletişim ve Bilişim Çağı” adı da verilmektedir. Bu tanımlamayı yapanlar haksız da değillerdir. Çünkü öyle çok fazla da gerilere gitmeden, günümüzün teknik olanakları 70’li, 80’li yıllarla karşılaştırıldığında; o günün insanlarının akıllarının ve hayallerinin alamayacağı, uydudan, dünyanın her noktasından yapılan canlı ve etkileşimli televizyon yayınları, internet ortamında yayın yapan dijital radyolar, e-gazete, dergi ve kitaplar, internet bağlantılı bilgisayarlar hayata geçti. Google, Yahoo, Yandex gibi arama motorları, Facebook, Twitter, İnstagram, Youtube, WhatsApp ve Messenger gibi sosyal paylaşım siteleri, İnter-Aktif Multi Medya sistemleri, İPhone’lar yani, akıllı telefonlar ve daha burada saymakla bitiremeyeceğimiz bunlara benzer pek çok ileri teknoloji ürünü iletişim araçları çalışma yaşamında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Ve günlük yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Burada özetle açıklamaya çalıştığımız bütün bu gelişmeler; insan yaşamında çok geniş bir yer tutuyor. İnsanın uyku dışında geçen zamanının %75’ini kapsayan kişiler arası iletişim ve insanlar için hava kadar, su kadar, ekmek ve yemek kadar yaşamsal derecede çok büyük bir önem taşıyan kitle iletişim biçimlerinin de değişmesine neden olmuştur.
Günümüzde, teknolojik olarak bu kadar gelişmiş ve çeşitlenmiş olan kitle iletişim araçlarının tümüne birden medya adı verilmektedir. Medya kısaca yazılı, sesli ve görsel kitle iletişim araçları olarak tanımlanmaktadır. Ancak günümüzde medya, ucu açık çok geniş bir kavramdır. Ajans, gazete, dergi, radyo, televizyon, uydu sistemleri, internet gibi iletişim araçlarının tümünü kapsamaktadır. Haber, edebiyat, sanat, spor, bilim, teknoloji, siyaset, din, ekonomi gibi alanların hepsi, bilgilerin, becerilerin, duyguların ve simgeler sistemlerinin karşılıklı paylaşımı üzerine kurulu etkinlik alanlarıdır. Örneğin, özellikle politikacılar; basın yayın organları veya gazeteciler aracılığı ile toplumla iletişim kurmaktadırlar. Politika, proje ve iletilerini hedef kitlelerine aktarma ve paylaşma olanağını ancak bu şekilde bulabilmektedirler. Edebi bir yapıtın ortaya çıkmasından son kullanıcıya ulaşmasına kadar geçen sürenin her aşamasında medya araçlarının çok büyük bir rolü ve etkisi vardır. Aynı zamanda medya; kitleleri harekete geçirme potansiyeli olan devasa bir ekonomik sektördür. Bu sektör bir bakıma, Kendi araçları içinde kıran kırana bir rekabet ve mücadelenin yaşandığı dev bir savaş alanı gibidir.
Medya bağımsız bir değişken olarak kendi başına ne iyidir ne de kötüdür. Kullanım amaçlarına göre değişkenlik gösterir. İyi amaçlarla kullanılırsa iyi, kötü amaçlarla kullanılırsa kötü sonuçlar verir. Aslında en etkili ve yaygın bir eğitim aracıdır. Neo-liberal kapitalist ekonomik sistemin uygulandığı kimi ülkelerde, medyada tekelleşme eğilimlerinin olduğu gözlenmektedir. Medyanın tekelleştiği ülkelerde, serbest ve bağımsız bir kamuoyunun oluşması olasılığı hemen hemen yok gibidir. Serbest ve bağımsız kamuoyunun oluşmadığı toplumlarda, çağdaş ve özgürlükçü demokratik sistemi bütün kurum ve kurallarıyla işletebilmek oldukça zordur. Bu tip toplumlarda, demokratik yönetim biçiminin kamuoyu denetimi ayağı her zaman noksan kalır. Günümüzde, iletişim bilimciler arasında medyanın, toplumu ve kitlesel hareketleri yönetme ve yönlendirme ve sosyal paylaşımların odağındaki medya araçları aracılığıyla aynı zamanda asosyal kitleler yaratma ve popüler kültürü yaygınlaştırarak toplumdaki egemen kültürü pekiştirme gibi olumlu ve olumsuz pek çok etkileri olduğu konusunda yeni bir paradigma oluşmuştur.
Medyanın bu ve benzeri etkileri nedeniyle bazı toplumlar, çeşitli sosyal psikolojik yöntemler ve iletişim teknikleri kullanılarak, ticari alanda satın alma tercihlerini yaparlarken, çeşitli konular hakkında kamuoyu oluşturulurken ve özellikle de siyasal davranış, tutum ve tercihleri belirlenirken ve seçim zamanlarında ise oy kullanma kararları alırlarken medya tarafından etkilenmekte ve yönlendirilebilmektedirler. İşte günümüzde, medya tarafından bu şekilde yönlendirilen toplumlara medyatik toplumlar denilmektedir. Örneğin, bireyin milyonluk kalabalıklar içerisinde yapayalnız kaldığı, kendine ve toplumuna yabancılaştığı, toplumsal anominin yaygınlaştığı kozmopolit toplumların medya tarafından çok rahatlıkla yönlendirilebildikleri gözlenmektedir. ABD ve Bazı Gelişmiş Avrupa Birliği ülkeleri toplumları, bu çeşit medyatik toplumlardır. Son yıllarda medyanın giderek tekelleştiği ve büyük oranda siyasal iktidarın güdümüne girdiği ülkemizde de medyanın yayın politikalarına ve olası etkilerine bakılarak, medyatik bir toplum yaratma yönünde çeşitli adımlar atılmakta olduğu söylenebilir.
Geçtiğimiz günlerde ülkemizde de çeşitli medya araçları kullanılarak toplum bazı konularda yönlendirilmeye çalışılmıştır. Bunun en son ve somut örneği CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun troll açıklaması olmuştur. Kılıçdaroğlu, geçtiğimiz günlerde Twitter hesabından yaptığı açıklamada, bazılarının isimlerini de vererek on binlerce kişiden oluştuğunu belirttiği bir troll ağını ifşa etmiştir. Bu ve benzeri girişimler aynı zamanda bir kara propaganda örneğini de oluşturmaktadır. Latince kökenli bir sözcük olup bugün artık dilimize iyice yerleşmiş olan propaganda sözcüğü, Türk Dil Kurumu sözlüğünde; “bir öğreti veya düşünce ya da inancı başkalarına tanıtmak, benimsetmek ve yaymak hedefiyle yazı, söz ve benzeri yollarla gerçekleştirilen çalışma ve yayma faaliyeti” olarak tanımlanmaktadır. Bizim ülkemizde iktidar olmanın yolu vatandaşın oyunu almaktan geçtiğinden; siyasal partilerimiz ve siyasetçilerimiz, Makyavelist bir yaklaşımla oy almak için başvurulacak her yolu mubah görmektedirler. Bu anlayış bazı siyasetçilerimizi, çok rahatlıkla kara propaganda yapma yollarına itebilmektedir. Aslında halk nazarında pek de itibarlı bir yeri olmayan kara propaganda; propaganda türleri arasında en kapalı olan, beyaz propagandanın aksine, kaynağı belli olmayan ve kaynağın kendi kendini gizlemeyi amaç edindiği propaganda olarak tanımlanabilir. Bu propaganda türünde yalan haber, iftira, çarpıtma, hile, entrika ve benzeri uygulamalara çok rahatlıkla başvurulmaktadır. Kara propaganda ile var olmayan bir olay ya da olgu varmış gibi yansıtılmaya çalışılmaktadır. Kaynağı gizli olan bu propaganda türünde; iddia edilenden başka bir merkezden gelen bilgiler yayılarak kitleler yanıltılmakta ve bilgi kirliliği yaratılmaktadır. Asıl kaynak bellidir ama başka bir kaynaktan geliyormuş gibi gösterilmek istenmektedir. Bu propaganda türünde gerçekler gizlenmekte, inançlar değiştirilmekte ve sansasyonel haberler yayılarak kamuoyu sarsılmaya çalışılmaktadır. Kara propagandanın asıl amacı, yerleşmiş bir inancı yıkmak ve halkı kendi içinden çıkardığı liderlerden soğutmaktır. Kara propagandaya başvuranlar, insanları şüpheli, kaygılı, mutsuz ve zihni karışıklık içerisinde tutmak arzusundadırlar. Hedef kitlenin inandığı, inanmak istediği, değer verdiği kesimde görmediği, ancak var olduğu iddia edilen değer yargılarına ters düşen yaşam biçimi, eksiklikler ve alışkanlıkların işlenmesi kara propaganda için vazgeçilmez malzemelerdir. Kara propaganda için kişilik zaafları çok önemlidir. Alkol, uyuşturucu, kadın düşkünlüğü, siyasî hırs, particilik, bencillik ve megalomanlık gibi bazı özellikler kara propagandanın hareket noktası olabilmektedir. (Övür, A. İletişim Çalışmaları Dergisi. S.67)
Kara propagandanın, uygar ve gelişmiş bir toplumda çok ilkeli ve düzeyli bir şekilde sürdürülmesi gereken siyasi faaliyet ve rekabeti, adeta bir kan davasına dönüştürme, toplumdaki kutuplaşma ve kamplaşmayı tetikleme ve bazı toplum kesimlerini ötekileştirme gibi çok olumsuz etkileri vardır. Kara propagandanın sakıncalarının giderilebilmesi için her şeyden önce siyasetin dilinin yumuşatılması, demokratik teamül ve geleneklerin yerleştirilmesi, siyasal etik yasasının mutlaka çıkartılması gerekir. Her şeyden önemlisi de tıpkı gelişmiş demokratik ülkelerde olduğu gibi siyasetçilerin, siyasal propaganda için yapacakları harcamalara makul bir sınır getirilmesi ve siyasal propaganda amacıyla yapılan harcamaların çok sıkı bir denetime tabi tutulması gerekmektedir. Yoksa hiç birimizin asla olmasını arzu etmediği, siyasetin dilinin, siyasi mücadele ve rekabetin daha da sertleşmesi ve toplumsal gerilimlerin arttırması gibi olumsuzluklarla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır. Böyle bir azgelişmişlik görüntüsü ise, içerisinde yaşamakta olduğumuz şu yapay zekâ, robotik ve nanoteknoloji çağında, ülkemize hiç ama hiç yakışmayacaktır.
Celal TEZEL
Mersin Üniversitesi Öğretim Üyesi